Kanıt'ın setinde |
Röportaj: MAHİR BORA KAYIHAN
Kitaplarınıza bir yenisini daha eklediniz: Her Çikolata Yenmez...
Dostlarım ve yayınevim, artık bir polisiye roman yazmam gerektiğine inanıyorlar. Ben ise hala - daha önce üç kez olduğu gibi - gerçek suç öykülerini ve adli bilimlerin değişik alanlarındaki denemelerimi okurlarımla paylaşarak, ömrümün tam yarısını verdiğim bu gizemli dünyayı tanıtmakta ısrar ediyorum. 'Her Çikolata Yenmez ve Başka Tatsız Şeyler' böylesi bir gayretin son ürünü.
Peki bu isteği cevaplamayı düşünüyor musunuz? Nitekim kitaplarınız polisiye roman tadında...
Teşekkür ederim. Evet düşünüyorum, ama roman değil, ancak uzun öyküler yazacak sabrım var.
Her Çikolata Yenmez'in içeriğini hazırlarken en çok hangi suçları ibret kıstasınıza alıyorsunuz?
Aslında ‘ibret kıstasım’ suçların niteliğinden ziyade, suçların aydınlatılmasında kullanılan delillerin niteliği. Bir kepek tanesinin bile ne denli önemli olduğunun altını çiziyorum.
Peki, gerçek suç öykülerini sadece okuyanı o suçtan korumak için mi, yoksa alttan alta o suçu işlemeye müsait olanları da frenlemek için mi bu kadar detaylı anlatıyorsunuz?
Yazma amacımın başında, dünyanın dört bir yanındaki olay yeri inceleme birimlerinde ve kriminal laboratuvarlarda çalışan adsız kahramanların bilim ve teknolojiyi kullanarak suçu nasıl aydınlattıklarını, suçluyu, suçsuzdan nasıl ayırdıklarını aktarmak geliyor. Bir diğeri teknolojinin, olanakların, insan gücünün en yüksek düzeyde olduğu ülkelerde suçun kimi zaman neden aydınlatılamadığını, suçluların kimi zaman neden yakalanamadığını ya da masumiyetin neden kanıtlanamadığını paylaşmak. Hatta, gözbebeğimiz, umut bağladığımız 'adli bilimlerin' kimi zaman nasıl 'junk science' yani 'çöp bilim'e dönüştüğünü göstermek.
'DÜNYADA KANIT'IN ÖRNEĞİ YOK!'
Adli tıp, adli bilimler konusunda ülkemiz insanını ne kadar bilgili görüyorsunuz? Kitaplarla birlikte artan farkındalıktaki payınız sizce ne kadar?
Farkındalık yaratmak istediğim, adli tıbbı da içeren adli bilimler. Bu alanın içinde fizikten moleküler biyolojiye, antropolojiden entomolojiye pek çok bilim dalı var. Yarattığım farkındalık, eğer varsa, güvenilir biçimde nasıl ölçülür bilemem. Ancak suçla mücadele eden, suçu önlemeye çalışan mesleklere ilgiyi arttırdığını sanıyorum.
Kanıt adlı TV dizisi nasıl bir proje olarak size geldi ve siz Kanıt'a neler kattığınızı düşünüyorsunuz?
ANS adlı şirketin sahibi Abdullah Oğuz’un bir teklifiydi. Daha önce pek çok televizyon ve yapım şirketinden benzer teklifler almıştım. Onun detaycı yaklaşımı, birlikte çalışabileceğim bir kişi olduğunu gösterdi. Hem eğlendiren, hem bilgilendiren bir format deniyoruz. Dünyada bir başka örneği bulunmuyor.
'YAZARAK DİNLENİYORUM...'
Türkiye'de olay yeri inceleme, kriminal laboratuvarların gelişmesi ve DNA delillerine katkınızdan dolayı 'Yılın bilim insanı ödülüne' layık görüldünüz...
1995 – 96 arası, Clinton’un Başkanlık bursuyla bir yıl A.B.D.’de kaldım ve FBI laboratuvarlarını da içeren pek çok kriminal laboratuvarda bilgilerimizi paylaşma olanağı buldum. Türkiye’ye döndüğümde, gözlemlerimi hızla hayata geçirdim. Yarattığım fark, büyük ölçüde bu deneyimin ürünüdür.
BM Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu başkanlığı, Uyuşturucu Üretiminde Tahminler daimi komisyon üyeliği ve İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nün müdürlüğü sırasında yazmaya da vakit ayırabildiniz...
Uyuşturucu Kontrol Kurulu üyeliğim sırasında yılın yarıdan fazlasını yurt dışında, dünyanın değişik ülkelerinde çalışarak ve otel odalarında geceleyerek geçirdim. Kitaplarımda yer alan yazıların hemen tamamı bu sürede kaleme alındı. Stres düzeyi çok yüksek ve gün boyu bakan düzeyinde toplantılara katıldığım bir süreçti ve yazarak dinlendim diyebilirim.
Bir de Uluslararası Adli Bilimler Merkezi'nin sahibisiniz... Merkezde tam olarak neler yapılıyor?
Adli bilimlerin farklı alanlarında, ama öncelikle belge inceleme ve DNA analizleri konusunda özel bilirkişilik yapmaktayız.
Uluslararası bir isim olarak, kriminal inceleme konusunda Türkiye nerede duruyor?
Kriminal incelemeler dinamik bir alandır, sürekli gelişir. Suç tipleri değiştikçe farklı teknolojileri kullanmak ve farklı uzmanlık alanında personel yetiştirmek gerekir. Kimi zaman, kimi alanlarda dünya ortalamasının üzerine çıkar, kimi zaman, kimi alanlarda gerisine düşeriz. Her ülke gibi.
MASUMİYET PROJESİ...
Gündelik hayattaki olaylara bakış açınız nasıl? Hiç kendinizi bir yakınızla onu sorguluyor gibi konuşurken buldunuz mu?
Sorgulamam ama, hiçbir şeyin apaçık göründüğü gibi olmayabileceğini düşünerek, kuşkuyla yaklaşırım. Sürekli olarak sebep – sonuç ilişkileri üzerine kafa yorarım. Söz ve davranışların ardındaki gerçek nedeni bulmaya çalışırım.
İnsan bu kadar donanımlı olunca danışanı da bitmez...
Evet. Ama ben bu durumdan hiç sıkılmıyorum. Hatta şimdilerde daha da çok insanın başvurabilmesi için Masumiyet Projesi adlı bir çalışma yürütüyorum. Çok sayıda avukat ve adli bilimci ile birlikte, başvuruda bulunan hüküm giymiş ama masum olduğunu iddia edenlerin dosyalarını inceliyor, yeniden çalışılabilecek bir biyolojik delil bulunup bulunmadığını araştırıyor, varsa DNA analizi yapılabilmesi için yeniden yargılama kapısını açmaya uğraşıyoruz.
Dünyaca ünlü suçbilim uzmanı Prof. Dr. Sevil Atasoy, şu sıralar 'Kanıt' adlı televizyon dizisi ve gerçek suç öykülerini okurla buluşturduğu yeni kitabı 'Her Çikolata Yenmez' ile gündemde. Kitaplarının yanı sıra
TV programları ve gazete yazılarıyla da insanları adli bilim konusunda bilgilendirmeye çalışan Atasoy, haklı olarak yazdıklarının 'suçla mücadele eden mesleklere ilgiyi arttırdığını' düşünüyor. Atasoy'la yeni kitabını, meslek aşkını ve başarılarını konuştuk...
TV programları ve gazete yazılarıyla da insanları adli bilim konusunda bilgilendirmeye çalışan Atasoy, haklı olarak yazdıklarının 'suçla mücadele eden mesleklere ilgiyi arttırdığını' düşünüyor. Atasoy'la yeni kitabını, meslek aşkını ve başarılarını konuştuk...
Kitaplarınıza bir yenisini daha eklediniz: Her Çikolata Yenmez...
Dostlarım ve yayınevim, artık bir polisiye roman yazmam gerektiğine inanıyorlar. Ben ise hala - daha önce üç kez olduğu gibi - gerçek suç öykülerini ve adli bilimlerin değişik alanlarındaki denemelerimi okurlarımla paylaşarak, ömrümün tam yarısını verdiğim bu gizemli dünyayı tanıtmakta ısrar ediyorum. 'Her Çikolata Yenmez ve Başka Tatsız Şeyler' böylesi bir gayretin son ürünü.
Peki bu isteği cevaplamayı düşünüyor musunuz? Nitekim kitaplarınız polisiye roman tadında...
Teşekkür ederim. Evet düşünüyorum, ama roman değil, ancak uzun öyküler yazacak sabrım var.
Her Çikolata Yenmez'in içeriğini hazırlarken en çok hangi suçları ibret kıstasınıza alıyorsunuz?
Aslında ‘ibret kıstasım’ suçların niteliğinden ziyade, suçların aydınlatılmasında kullanılan delillerin niteliği. Bir kepek tanesinin bile ne denli önemli olduğunun altını çiziyorum.
Peki, gerçek suç öykülerini sadece okuyanı o suçtan korumak için mi, yoksa alttan alta o suçu işlemeye müsait olanları da frenlemek için mi bu kadar detaylı anlatıyorsunuz?
Yazma amacımın başında, dünyanın dört bir yanındaki olay yeri inceleme birimlerinde ve kriminal laboratuvarlarda çalışan adsız kahramanların bilim ve teknolojiyi kullanarak suçu nasıl aydınlattıklarını, suçluyu, suçsuzdan nasıl ayırdıklarını aktarmak geliyor. Bir diğeri teknolojinin, olanakların, insan gücünün en yüksek düzeyde olduğu ülkelerde suçun kimi zaman neden aydınlatılamadığını, suçluların kimi zaman neden yakalanamadığını ya da masumiyetin neden kanıtlanamadığını paylaşmak. Hatta, gözbebeğimiz, umut bağladığımız 'adli bilimlerin' kimi zaman nasıl 'junk science' yani 'çöp bilim'e dönüştüğünü göstermek.
'DÜNYADA KANIT'IN ÖRNEĞİ YOK!'
Adli tıp, adli bilimler konusunda ülkemiz insanını ne kadar bilgili görüyorsunuz? Kitaplarla birlikte artan farkındalıktaki payınız sizce ne kadar?
Farkındalık yaratmak istediğim, adli tıbbı da içeren adli bilimler. Bu alanın içinde fizikten moleküler biyolojiye, antropolojiden entomolojiye pek çok bilim dalı var. Yarattığım farkındalık, eğer varsa, güvenilir biçimde nasıl ölçülür bilemem. Ancak suçla mücadele eden, suçu önlemeye çalışan mesleklere ilgiyi arttırdığını sanıyorum.
Kanıt adlı TV dizisi nasıl bir proje olarak size geldi ve siz Kanıt'a neler kattığınızı düşünüyorsunuz?
ANS adlı şirketin sahibi Abdullah Oğuz’un bir teklifiydi. Daha önce pek çok televizyon ve yapım şirketinden benzer teklifler almıştım. Onun detaycı yaklaşımı, birlikte çalışabileceğim bir kişi olduğunu gösterdi. Hem eğlendiren, hem bilgilendiren bir format deniyoruz. Dünyada bir başka örneği bulunmuyor.
'YAZARAK DİNLENİYORUM...'
Türkiye'de olay yeri inceleme, kriminal laboratuvarların gelişmesi ve DNA delillerine katkınızdan dolayı 'Yılın bilim insanı ödülüne' layık görüldünüz...
1995 – 96 arası, Clinton’un Başkanlık bursuyla bir yıl A.B.D.’de kaldım ve FBI laboratuvarlarını da içeren pek çok kriminal laboratuvarda bilgilerimizi paylaşma olanağı buldum. Türkiye’ye döndüğümde, gözlemlerimi hızla hayata geçirdim. Yarattığım fark, büyük ölçüde bu deneyimin ürünüdür.
BM Uluslararası Uyuşturucu Kontrol Kurulu başkanlığı, Uyuşturucu Üretiminde Tahminler daimi komisyon üyeliği ve İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü’nün müdürlüğü sırasında yazmaya da vakit ayırabildiniz...
Uyuşturucu Kontrol Kurulu üyeliğim sırasında yılın yarıdan fazlasını yurt dışında, dünyanın değişik ülkelerinde çalışarak ve otel odalarında geceleyerek geçirdim. Kitaplarımda yer alan yazıların hemen tamamı bu sürede kaleme alındı. Stres düzeyi çok yüksek ve gün boyu bakan düzeyinde toplantılara katıldığım bir süreçti ve yazarak dinlendim diyebilirim.
Bir de Uluslararası Adli Bilimler Merkezi'nin sahibisiniz... Merkezde tam olarak neler yapılıyor?
Adli bilimlerin farklı alanlarında, ama öncelikle belge inceleme ve DNA analizleri konusunda özel bilirkişilik yapmaktayız.
Uluslararası bir isim olarak, kriminal inceleme konusunda Türkiye nerede duruyor?
Kriminal incelemeler dinamik bir alandır, sürekli gelişir. Suç tipleri değiştikçe farklı teknolojileri kullanmak ve farklı uzmanlık alanında personel yetiştirmek gerekir. Kimi zaman, kimi alanlarda dünya ortalamasının üzerine çıkar, kimi zaman, kimi alanlarda gerisine düşeriz. Her ülke gibi.
MASUMİYET PROJESİ...
Gündelik hayattaki olaylara bakış açınız nasıl? Hiç kendinizi bir yakınızla onu sorguluyor gibi konuşurken buldunuz mu?
Sorgulamam ama, hiçbir şeyin apaçık göründüğü gibi olmayabileceğini düşünerek, kuşkuyla yaklaşırım. Sürekli olarak sebep – sonuç ilişkileri üzerine kafa yorarım. Söz ve davranışların ardındaki gerçek nedeni bulmaya çalışırım.
İnsan bu kadar donanımlı olunca danışanı da bitmez...
Evet. Ama ben bu durumdan hiç sıkılmıyorum. Hatta şimdilerde daha da çok insanın başvurabilmesi için Masumiyet Projesi adlı bir çalışma yürütüyorum. Çok sayıda avukat ve adli bilimci ile birlikte, başvuruda bulunan hüküm giymiş ama masum olduğunu iddia edenlerin dosyalarını inceliyor, yeniden çalışılabilecek bir biyolojik delil bulunup bulunmadığını araştırıyor, varsa DNA analizi yapılabilmesi için yeniden yargılama kapısını açmaya uğraşıyoruz.